Akciğer embolisi, akciğer atardamarı veya onun dallarından bir ya da birkaçının pıhtı, enfekte pıhtı, hava, kemik iliği, amniyotik sıvı, parazitler, yağ veya enjekte edilen çeşitli maddeler ile tıkanması sonucu ortaya çıkan klinik tablodur. Akciğer arteriel dolaşımına giren 15 mikrondan büyük materyaller pulmoner dolaşımda takılırlar ve takıldıkları damarı tıkarlar. Buna akciğer embolisi (pulmoner emboli) denir. Tıkanan damarın çapı ne kadar geniş olursa, akciğer embolisinin kliniği de o kadar ağır olur.
Epidemiyoloji, risk faktörleri ve etiyolojisi
Akciğer embolisi sık oluşan ancak zor teşhis edilen bir hastalıktır. ABD’de yılda 500.000’den fazla akciğer embolisi oluşmakta ancak olguların yarısından çoğuna tanı konulamamaktadır. Hastaların %21’i tanı konulamadığından %11’i ise tanı konulmasına rağmen ilk 1saat içinde, % 2’si ise tedaviye rağmen kaybedilmektedir.
Hastanede yatan hastaların %1-2’sinde akciğer embolisi gelişebildiği, derin ven trombozu (genellikle bacak ve veya baldır toplardamarlarında pıhtı oluşması) olanların da 1/3’ünde eş zamanlı akciğer embolisi olduğu bildirilmiştir. Derin ven trombozu olanlarda bacak ve baldır toplardamarlarında oluşmuş olan pıhtı yerinden kopup dolaşıma katılır ve akciğer atardamarına ulaşıp dallardan birini tıkar. Ancak oluşan pulmoner embolilerinin büyük çoğunluğu küçük emboliler olup klinik olarak hafif şikayetlerle veya silik bir tabloyla geçip gitmektedir. Yine de hastane ölümlerinin başta gelen nedenlerinden biri akciğer embolileridir.
Venöz tromboembolism (VTE) venlerde gelişen trombüslerle, bunlardan kopan parçaların pulmoner arter ve onun dallarında yarattığı tıkanıklık ve kan akımındaki kesintileri ifade etmektedir. Pulmoner tromboemboli (PTE) sadece akciğer arteriel yataktaki bölümüdür. PTE’nin çoğu bacak derin toplardamarlarında gelişen pıhtılardan (trombuslerden) (DVT) kaynaklanır.
PTE çabuk veya ani gelişen ölüm nedenleri arasındadır. Çoğu kez başka hastalıklarla birlikte ve ölüme katkı sağlayan veya nedeni olan PTE’lere otopsi serilerinde sık rastlanmaktadır. Klinik tablo ve labaratuvar yöntemlerinde bazı sorunlar nedeniyle hastalığın tanısında zorluklar bulunmaktadır. Buna iyi örnek PTE ön tanısıyla kaybedilen hastaların otopsilerinde farklı nedenler saptanabilmesidir.Görülme sıklığı, net olarak bilinmemesine rağmen sık rastlanan bir tablodur. Pulmoner embolilerin %90’ından fazlasında olayın sebebi ve embolinin kaynağı derin ven trombozudur.
Hastaların bir kısmında, emboliler sabahları yataktan kalkarken, tuvalette ıkınma sırasında veya ani bedensel zorlanmalar gibi olayları takiben ortaya çıkarlar.
Ameliyat sonrası dönemdeki hastalarda trombozis (pıhtı) riskinin pik noktası ameliyat sonrası 7. gündür. Derin ven trombozlarının yaklaşık 1/4-1/3’ünde ilk belirti akciğer embolisidir. Pulmoner embolinin etiyolojisi üçe ayrılabilir.
Derin ven trombozu, dolayısıyla akciğer embolisi oluşumunda risk faktörleri yıllar önce Wirchow tarafından tanımlanan ve Wirchow triadı diye adlandırılan üç önemli faktör halen geçerliliğini korumaktadır. Bunlar:
1. Özellikle bacaklarda olmak üzere kanın damar sisteminde dolaşımının yavaşlamasına veya durmasına neden olan venöz staz, yani toplardamarlarda kanın daha fazla süre kalması, göllenmesi.
2. Bazı kan hastalıklarında olduğu gibi pıhtılaşma sisteminde aşırı pıhtılaşma yönünde bir
farklılaşma olmasına yol açan nedenler.
3. Damar duvarında hasar oluşması.
Venöz staza neden olarak pulmoner emboli için risk oluşturan durumlar :
Aşırı pıhtılaşma nedeniyle pulmoner emboli için risk oluşturan durumlar :
Damar duvarının hasarı yoluyla pulmoner emboli için risk oluşturan durumlar :
Diğer tıbbi risk faktörleri:
Akciğer embolisinde erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Çünkü hastaların %50’si ilk yarım saatte, % 70’i ilk bir saatte, %85’i ilk 6 saatte kaybedilmektedir. Tedavinin başlanması ile mortalite riski hızla azalmaktadır. Bu nedenle çoğu zaman şüphe tanı anlamındadır ve tedaviye başlamak için yeterli bir kriterdir. Bu arada derhal tanısal girişimlere başlanmalıdır.
Akciğer embolisinin klinik bulgu ve belirtileri, damar tıkanmasının şiddetine, embolinin sayısına boyutuna ve yerleşim yerine, hastanın yaşına ve başka bir kalp – akciğer hastalığının olup olmamasına göre değişir. Ayrıca hiçbir klinik belirti emboli tanısı koyduracak özgünlükte değildir. Ancak, erken tedavi ölüm oranını önemli ölçüde azalttığından, klinik tanının önemi büyüktür. Bu nedenle sık rastlanan belirtilerin bilinmesi ve klinik kuşkunun oluşması ile, engel bir durum olmadıkça, tedavi başlatılmalı, kesin tanı amacı ile yapılacak olan ileri incelemeler tedavi altında sürdürülmelidir.
Olguların yarısından çoğunda görülebilen belirtiler:
· Ani gelişen göğüs veya yan ağrısı
· Ani gelişen soluk darlığı
· Öksürük ağızdan kan gelmesi
· Ateş ( >37.8 ° C )
· Dakikadaki soluk alıp verme sayısında artış ( > 20 / dk. )
Emboli olgularının % 97’sinde, yukarıda sözü edilen, nefes darlığı, dakikadaki soluk alıp verme sayısında artış ve yan ağrısı belirtilerinden en az birine rastlanır.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı
Dr. Sevin Karalar